Bakırhan: Akşener’in yargılanması lazım
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin (DEM Partisi) il eşbaşkanları parti genel merkezinde toplandı. DEM Partisi Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, UYGUN Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in 1990’lı yıllarda yaşanan faili meçhul cinayetlere ilişkin “cesurca işlenmiş” açıklamasına dikkat çekti. Bakırhan, söz konusu açıklamayı yapan Akşener’in yargılanması gerektiğini belirterek, “Öldürmenin, kaybetmenin, faili meçhul cinayetlerin korkaklık olduğunu söyledik ve tekrarlıyoruz. İranlı alim ve düşünür Hafızi Şiraz bir kitabında şöyle demişti: ‘Zalimler amaçlarına ulaşamazlar.’ Biz de buna katılıyoruz. Öncelikle, “Kürtleri her gün idam sehpasına getiren, başta İran olmak üzere Ortadoğu’da savaş yanlısı olan, çatışma, faili meçhul cinayet, cinayet ve terör uygulayan zalimlerin de bu düşünceye sahip olduğuna inanıyoruz. Kürt sorununda tutuklamalar asla amacına ulaşamayacaktır” dedi.
‘SAVAŞLAR EN ÇOK İŞÇİLERİN VE EZGİLERİN YAŞADIĞI BÖLGELERDE OLUYOR’
MA’nın haberine göre Bakırhan, dünya genelindeki savaşlardan dolayı bir belirsizlik ve düzensizlik halinin yaşandığını belirterek, “Başta Ortadoğu olmak üzere dünyanın birçok yerinde vekalet savaşları hegemonik güçlerin kıvılcımıyla devam ediyor. Kâr edenin yaşadığı coğrafyada savaşlar olmaz. Savaşlar çoğunlukla işçilerin ve ezilenlerin yaşadığı bölgelerde yaşanıyor. Savaşta kâr edenlerle savaşta hayatını kaybedenleri aynı değil, hep birlikte izliyoruz. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde de hem bu güç alanlarına sahip olma hem de bu gücü güvenli bir şekilde kendi ülkelerine devretme çabası devam edecek gibi görünüyor. “Bu savaşların, bu çatışmaların, bu vekalet savaşlarının yoğun yaşandığı yerlerden biri de yaşadığımız Ortadoğu coğrafyasıdır” dedi.
İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarına ilişkin konuşan Bakırhan, “Gazze’de Filistin halkına karşı soykırım yapılıyor. Önemli bir işgal politikası devam ediyor. Bu, daha önce de belirttiğim gibi, alanı ele geçirmekten ve sınırlarını güvenli bir şekilde taşımaktan bağımsız düşünülmemeli.” Batıya güç. Şimdi yeni bir savaş ve çatışma alanı oluşturdular. Kızıldeniz’de hep birlikte izliyorsunuz. Kızıldeniz’de artık savaş gemileri var. Belli ki ciddi bir savaş alanı olmaya devam edecek. Yeni dönemde savaş ve çatışma. Kan üzerinden kâr elde etmeye çalışıyorlar. Kan ve savaş “Kendi iktidarlarını ve bekalarını bu yolla ayakta tutmaya çalışıyorlar. Diyalog yok, barış yok, meselelerin müzakere yoluyla değerlendirilmesi gibi bir durum asla söz konusu değil” dedi.
Türkiye’nin “savaş politikalarını tetikleyen, destekleyen, hegemonik güçlerden bağımsız olmayan bir duruş” ortaya koyduğunu belirten Bakırhan, “Geçen sefer TÜİK çok önemli bir şey söyledi. TÜİK aslında bizim ifade ettiğimiz bir gerçeği kabul etti ve hepsi Sol sosyalist güçler ifade verdi.” Diyor ki: Türkiye İsrail’e silah göndermedi, sadece parçalarını gönderdi. Eskiden Yeşilçam filmleri vardı; o filmlerde ‘Ben insan öldürmüyorum ama cinayet işliyorum’ diyorlardı. Şimdi doğru silahı göndermediler, parçalarını gönderdiler. Toplantıyı sadece İsraillilere bıraktılar. Bununla gurur duyuyorlar.” ifadesini kullandı. Bakırhan, Ortadoğu’daki tüm sorunların diyalog ve müzakere yoluyla çözülebileceğine inandıklarını vurguladı.
‘MİNİMUM FİYAT AÇLIK SONU’NUN ALTINDA KALDI’
Ekonomideki gidişata işaret eden Bakırhan, şöyle konuştu: “Asgari fiyatı açıkladılar, günlerce övündüler. 17 bin 2 lira, 2 lira daha koydular ama bir ay içinde açlığın sonu 17 bin 440 oldu. Yani bir ay içinde övündükleri asgari fiyat yüksek çıktı.” Fiyat şu anda yoksulluk sınırının altında. On bir ay sonra hangi noktaya geleceğini takdir edersiniz. Düşünün Türkiye’de yoksulluk sınırı 48 bin 500 liraya çıktı. 48 bin lira yoksulluk sınırıdır. 17 bin lirayla insanlar ailelerine nasıl destek olacak gerçekten merak ediyorum. Öyle bir noktaya getirdiler ki Türkiye kart toplumu haline geldi. Her işçinin cebinde 3-5 banka kartı vardır. Bir yerden çeker ve başkasının minimumunu yatırır, oradan çeker ve başkasının minimumunu yatırır. Yani toplumu kart toplumuna dönüştürdüler. Adeta sirkteki akrobatlar gibi oradan oraya koşuyorlar. Ve bir şekilde geçimini sağlamaya çalışan bir toplum haline geldik. Görüyorsunuz, her gün gençler intihar ediyor, çocuklu ailelerin bireyleri de her gün intihar ediyor. İntiharın temel nedeni bu yoksulluk, bu ekonomik çıkmaz, içinde yaşadığımız bu ekonomik kaos. Yeniden bir cinnet toplumu haline geldik. “Her gün, katliamların, kavgaların, iç sorunlardan dolayı en basit ve sıradan sebeplerle insanların öldürüldüğü bir cinnet sürecini hep birlikte yaşıyoruz.”
DEM Partisi’nin referandumuna değinen Bakırhan, şöyle devam etti: “Geçenlerde bir ön seçim süreci yaşadık. Bu yeni bir formüldü. Yani milleti temel alan bu düşünce, merkeziyetçiliği bir kenara bırakıp halka izin vermektir. Onları yaşadıkları yerde yönetecek yöneticileri seçmek çok değerli ve çok önemli.” Değerli olduğunu belirtmek isterim. Evet, sonuçta bazı yerlerde yetersizlikler, eksiklikler olabilir ama dünyanın hiçbir yerinde denenmemiş böyle bir demokratik tekniğin ilk kez uygulanması çok değerli. Eminim ki ortaya çıkan eksiklikler veya hatalar varsa, bunların gelecekte tekrarlanmaması için çaba göstereceğiz. “Biz bu kadar demokratik sistemleri denerken onlar yine oyun ve hilelerle irademizi gasp etmeye çalışıyorlar. Seçime sadece 2 ay kaldı. Eminim ki Amed, Batman, Siirt, Van gibi bölgelerde yaşayan insanlarımız da öyledir. Kars, tüm Kürdistan ve batı illeri bu kayyumları göndermek istiyor.” O heyecanı yaşıyorlar. Artık hükümet de bunu gördü. Orduyu, polisi, jandarmayı, kolluk kuvvetlerinin olduğu her yeri özellikle Kürdistan’ı kazanacağımız şehirlere taşımaya çalışıyorlar. Nerede kışla, karakol varsa yüzlerce, binlerce asker, polis taşıyorlar. Bunları görenler, bu kolluk kuvvetlerinin seçimde oy kullanma konusunda ne kadar heyecanlı olduklarını düşüneceklerdir. Böyle bir durum yok. AKP’ye oy vermek için taşıyorlar. Burada bir kez daha Kürtlerin yaşadığını, işçilerin yaşadığını görmeyen, buna sessiz kalan, tepki göstermeyen bir muhalefet ve sivil toplumla karşı karşıyayız. “
Seçmen transferleriyle ilgili konuşan Bakırhan, “Bunu her yerde konuşmamıza rağmen özellikle Türkiye’de siyaset yaptığını söyleyenler sesini yükseltmedi, itiraz etmedi, gündemine koymadı. Kürdistan coğrafyasında olup bitenlere duyarsız bir muhalefetle ama emin olun bu sorunun, bu zorbanın sorumlusu biziz.” Bu yaklaşımdan, bu sahtekar yaklaşımdan asla vazgeçmeyeceğiz. Bu aldatıcılara, yalancılara karşı bu oyunları bozmak için güçlü bir iradeye sahibiz. Bunun gibi yüzlerce, binlerce hileyle karşılaştık. Bu demir irade hepsini bozduğu gibi, bunu da engelleyeceğimize inanıyoruz. Bunun için çeşitli açıklamalar yaptık. İtirazlarımızı reddeden savcı, hakim ve seçim kurulları başta olmak üzere Kürdistan’a kaydırılan seçmenler dahil hepsi hakkında suç duyurusunda bulunacağımızı belirttik. Bırakın Türkiye metropollerini, dünyanın neresinde olursa olsun, kendi şehrinde seçmen olan arkadaşlarımız başta olmak üzere her dostumuzun buna tabi olduğu zaten açıktır. Bu vicdanlı, ahlaklı ve düzenbaz insanlara karşı onlara ulaşıp iradelerini en kararlı şekilde ifade etmeye davet etmemiz gerekiyor. 7 bine karşılık Siirt, Batman ve Kars’ın oy kullanmaya gelmeyen 15 bin seçmene destek vermesi gerekiyor. Yine buradan siyasi partilere davet yaptık, karşılığında ne kadar alacaklar bilmiyoruz. Onların gündemi farklı. Hangi zenginin, nereye belediye başkanı olacağıyla ilgileniyorlar. Demokrasiyle ya da demokratik sistemlerin ve kent dinamiklerinin katılımıyla aday seçimiyle pek ilgilenmiyorlar. Hangi müteahhidin, hangi zenginin belediye başkanı adayı olacağı konusunda tüm siyasi partiler kendi aralarında yarışıyor. Bakın genel merkezimizde tek bir aday yok, tek bir aday yok. Tek bir kargaşa yok. Çünkü onlara işaret ettiğimiz yer halkın kendisidir. Burada hiçbir şey yok, çünkü kamuoyunun ifade ettiği tercih de esastır. Barolara davet yapıyoruz. Barolarımız, hukuk kurumlarımız, insan hakları derneklerimiz bu yobazlığa, bu dolandırıcılığa karşı çıkmalı, onlar da suç duyurusunda bulunmalıdır. Bunun ilgili makamlara iletilmesi gerekiyor” dedi.
‘YÜRÜYÜŞÜ DESTEKLİYORUZ’
PKK elebaşı Abdullah Öcalan için 1-15 Şubat tarihleri arasında düzenlenecek yürüyüşü hatırlatan Bakırhan, “Biz DEM Partisi olarak bu yürüyüşü destekliyoruz. Tecrit sorunları çözmüyor, derinleştiriyor. Türk ekonomisini ne hale getirdi?” Bu durum, Kürt sorununun tecrit nedeniyle çözümsüz kalmasıdır. Aslında bu ülke Ortadoğu’dadır.” Barışı temsil edecekse, askeri üs yerine kendi demokratik değerlerini getirmek istiyorsa tecridi kaldırması, Kürt sorununun diyalog ve müzakere yoluyla çözümüne dönmesi gerekiyor. Kürtlerin, Alevilerin, kadınların, işçilerin ve gençlerin olmadığı hiçbir denklemin içinde yer almayacağız. Onların siyaset şekli saçma olabilir ama bizimki diyalogdur “Müzakeredir, Türkiye’nin uzlaşmasıdır. Burayı büyütmek, bu noktaya başarıyla ulaşmak, bu ülkeden öğrencilerin aç kalmadığı, ayrılmadığı demokratik bir Türkiye yaratmaktır.” Onların okulları, insanların yoksulluktan dolayı intihar etmedikleri, bu çılgın toplumdan insanca, kardeşçe bir arada yaşayabileceğimiz bir yer” dedi. (HABER MERKEZİ)